ÆRIUM’un Türkiye alışveriş merkezleri sektörüne yatırım yapan ilk yabancı yatırımcılardan olduğunu biliyoruz. Bize bu kararın arka planını anlatır mısınız? Neden ve tam olarak ne zaman Türkiye’ye giriş yaptınız?
2003 yılında kurulan Ærium, yönetimi altında bulunan 4 milyar avro değerindeki varlıklarla, lider konumda bir Pan-Avrupa gayrimenkul fon yatırımı yöneticisidir. Geçtiğimiz yıllarda, piyasaya sürdüğümüz 14 fon ile 11 milyar avronun üzerinde yatırım yaptık ve Ærium olarak, Avrupa ve Türkiye’deki ticari mülklerin satın alınması, geliştirilmesi, yönetimi ve yapılandırılmış finansmanı aracılığıyla değer yarattık.
Türkiye pazarına giriş yapmak; özellikle Doğu Avrupa ve Türkiye’de küresel olarak genişlemek üzerine kurulu Ærium stratejisinin bir parçasıydı. Bu, 2000-2010 yılları için oluşturduğumuz plandı. O dönemde yeni cazip pazarların açıldığını gördük ve bu bizim için önemli bir fırsattı.
Ticari gayrimenkul sektörünün, 1970’li yıllara dayanan uzun bir sınır ötesi yatırım geçmişi vardır. Ancak, sadece 2000’li yılların ortalarından itibaren, hipermarketler gibi perakende gruplarının stratejik olarak genişlemesi ve uluslararası pazarlara açılması; yatırımcıları Avrupa, Rusya, Türkiye, Kuzey Afrika, Güney Amerika ve Asya’daki yeni pazarlarda faaliyetlerini ve varlıklarını artırma yönünde teşvik etmiştir.Yeni bir pazarda, özellikle ticari gayrimenkul alanında ilk hamleyi yapanların başarılı olma şansları daha yüksektir, çünkü böylelikle alışveriş merkezleri ve hipermarketler için en ekonomik koşullarda, en elverişli yerlerde konumlanabilirsiniz ki bu çok önemlidir. Macaristan, Çekya, Slovakya ve Romanya’da yaptığımız çalışmalarla, yıllar boyunca edindiğim deneyimler de bunu doğrular niteliktedir. 2005 yılında Türkiye; nüfusu, büyüme kapasitesi ve dinamik yönetimi ile, tüm cesaret verici göstergeler açısından çok güçlü gördüğümüz ülkelerden biriydi.
Türkiye’ye yatırım yapmaya başladığımızda stratejimiz, uzun vadeli bir yatırımcı olmaktı. Sektörün bir parçası olmak ve o dönemde yükselen perakende sektörünün potansiyelinden, büyüyen Türkiye ekonomisinden yararlanmak için uzun vadeli bir vizyonumuz vardı. Alışveriş merkezleri sektöründe yatırım, geliştirme, işletme alanlarında uluslararası çapta lider Amerikan Simon Ivanhoe Grup ile ortak girişimde bulunarak Carrefour portföyüne, aynı zamanda gayrimenkul ve kiralama yönetimi hizmeti sunan CEFIC şirketine yatırım yaparak ülkeye giren ilk küresel fonlar dan biri olduk.
Türkiye’deki alışveriş merkezlerinin gelişimini, mevcut durumunu ve sektörün genel dinamiklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye pazarı, çarpıcı biçimde değişen piyasa koşullarında, hızla büyüyen çekim bölgeleri ve artan rekabeti ile risk yönetimi açısından kendine özgü ve zorludur. Bölgedeki jeopolitik istikrarsızlık, döviz kurlarındaki dalgalanmalar, yüksek faiz oranları, yüksek enflasyon, kira sözleşmelerine ilişkin yasal boşluk, alışveriş merkezlerinin geliştirilmesi için şehir planlama düzenlemelerinin eksikliği, çeşitli şehirlerde mevcut alışveriş merkezlerinin yoğunluğu ve rekabeti, banka finansman koşulları ana yatırımcıların, bankaların ve perakendecilerin, potansiyeli yüksek bu muhteşem pazarda başarılı olmalarının, faaliyetlerini geliştirmelerinin önündeki temel zorluklar, aşılması gereken engellerdir.
2008 yılındaki küresel krizden hemen sonra , 2009 yılında AYD Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği’nin, sektörün ihtiyaçlarına cevap vererek alışveriş merkezi yatırımcılarını ve perakendecilerini bir araya getirmek amacıyla kurulmasına katkıda bulundum.
AYD’nin kurulmasının ilk temel taşları; Hakan KODAL, Levent EYÜBOĞLU, Koray ÖZGÜL ve Andreas HOHLMANN’ın ve benim ortak çalışmalarımızla atılmıştır. Diğer kurucu ortaklar ikinci aşamada katıldılar.
AYD’nin kurucu ortaklarından ve yönetim kurulu üyelerinden biri olarak, perakende sektörünün ve alışveriş merkezlerinin Türkiye’de özellikle son on yılda kaydettiği büyük ilerlemeyi gözlemlemekten memnuniyet duyuyorum. AYD, bu büyük başarılara; yasal düzenlemeler, kanun yapıcılar ve hükûmet ile geliştirilen iletişim, eğitim, sosyal sorumluluk faaliyetleri, araştırmalar, paydaşlar arası ilişki yönetimi şeklinde sıralanabilecek çok çeşitli konularda etkin bir şekilde katkıda bulunmuştur.
AYD’nin girişimleri ile birlikte, BMD, AMPD,TAMPF ve ICSC gibi sektörel kurumlar da, geçtiğimiz on yıllık süre zarfında, sektörün tüm aktörleri arasındaki iş birliğini, iletişimi kolaylaştırmaya ve performansın iyileştirilmesine yönelik küresel kararlar almaya katkıda bulundu.
2015 yılından bu yana, perakende sektörünün çeşitli dallarında, ana perakendeciler ve bazı büyük hipermarket grupları, Türkiye ve Doğu Avrupa’da satış alanlarını daraltmaya devam etmektedir. Hipermarketlerin küçülmeleri, alışveriş merkezlerinin hayatta kalmalarını zorlaştırabilir. Ancak aynı zamanda, alışveriş merkezi yatırımcılarının ve yöneticilerinin, merkezlerde tamamlayıcı, ilgi çekici kiralama uygulamaları yapmaları ve böylelikle hipermarketlerin küçülme trendinden avantaj elde etmeleri için harika bir fırsattır da. Bu durum alışveriş merkezleri yatırımcıları ve perakendeciler için kuşkusuz oldukça büyük zorluklar yarattı. Biz de Bursa, Mersin ve İçerenköy’deki alışveriş merkezlerimizin yanı sıra Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki başka alışveriş merkezlerimizde de böyle bir deneyim sürecinden geçtik.
Pek çok perakendeci, hipermarketlerden lüks büyük mağazalara, elektronik büyük mağaza perakendeciliğinden özel giyim mağazalarına kadar, tepki vermeye ve değişiklikleri uygulamaya başladı. Ancak küresel çapta, alışveriş merkezi, perakendeci ve yönetimin kalitesi tüm pazarlarda iyileşmektedir ve özellikle Türkiye’de bu kalite artışı belirgindir.
Önümüzdeki on yıl içinde perakende sektörü, e-ticaret platformunun yükselişi ile rekabet etmek için, Türkiye de dahil olmak üzere büyük ülkelerde birçok zorlukla karşı karşıya gelecek.
Bugün tüketici talebi ve davranışı, tüm pazarlarda derin bir şekilde değişti, gelişti. Tüketici çok daha doygun ve eğitimli; tüketim konusunda uzmanlaşıyor. Artık tek tip ve birbirleriyle değiştirilebilir olan teklifleri desteklemiyor; daha fazla kişiselleştirme ve hizmet istiyor. Bu evrim aynı zamanda, satın alma eylemini kolaylaştırarak alışveriş yapma biçimimizi derinden değiştiren dijitalleşme, e-ticaret ve teknolojinin ortaya çıkmasıyla da göze çarpıyor. Alışveriş merkezleri ve perakende konseptleri, zamanımızın yeni zorluklarına uyum sağlamak için kendilerini yeniden icad etmelidir.
Her proje benzersizdir!
Bu şartlar altında, mevcut ve yeni projelerimizi her bir ortama uyarlanmış, güncelliğini koruyan, çekici ve son derece yenilikçi konseptlerle geliştirmek veya oluşturmak zorundayız. Geçmiş ve gelecek arasında bu olağanüstü “bozulma” dönemini, fiziksel dünyadaki dijital devrimi yaşıyoruz!
Ancak bu değişiklik, fiziksel mağazaların sona ereceğini ve fiziksel ticaretin radikal bir şekilde ortadan kalkacağını ilan etmiyor. Aksine, yumuşak ve ilerici bir evrimi gerektiriyor. E-ticaretin yükselişiyle ilgili konuya devam ederek fiziksel perakende konseptlerinin temel olmaya devam edeceği, İnternet’in perakendecileri tahrip etmeyeceği, ancak yarının stratejilerine ilham verebileceği söylenebilir. Değişen bu bağlamda temel mesele, eskinin “Lokasyon Lokasyon Lokasyon” sloganının artık “Lokasyon, Konsept, Tecrübe”ye dönüşmesi; hem fiziksel hem de dijital olan yeni bir “fijital” (fiziksel – dijital) kavramının ortaya çıkması meselesidir.
Dijital teknoloji, alışveriş merkezlerinde sunulan çeşitli kültürel, sanatsal ve rekreasyonel etkinlikler ile sinerji oluşturabilir ve fiziksel ticareti destekleyebilir; müşteriye alışveriş merkezlerimizde heyecan verici, unutulmaz deneyim ve duygular sunabilir.
Alışveriş merkezi yatırımcıları için kritik konu; merkezin yönetimi ve faaliyetleri açısından son derece önemli olsalar dahi, artık bina bakımı, güvenlik, kira yönetimi ve muhasebe gibi alanlarda en iyi hizmetleri sunmak değil. Pazarlama stratejisi, yönetimi ve yürütülmesi, yöneticiler açısından başarılması en önemli konular hâlini almaya başlıyor.
Alışveriş merkezlerinin başarısı bundan böyle yalnızca mağazalarda ciro üretimine yönelik geçmiş dönem performansı ile değerlendirilmiyor. Merkezlerin başarısı; çok kanallı faaliyetler geliştirme, mevcut ve potansiyel müşterilerle, onların beklentilerini karşılamak, sadakatlerini korumak ve merkezi sürekli ziyaret etmelerini, sürdürülebilir, verimli satın alma alışkanlıkları oluşturmalarını sağlamak üzere yakın, kesintisiz ilişki yürütmek konusundaki yetenekleri ve performansları ile ölçülmekte, değerlendirilmektedir.
Sizce AERIUM’un Türkiye’de elde ettiği başarının temel unsurları nelerdir?
Ærium olarak biz küresel düşünüyor, yerel hareket ediyor ve işlerimizi en yüksek mükemmellik standartlarıyla yürütüyoruz.
Türkiye’deki başarımızın temel unsuru; şirketlerimiz Ærium, CEFIC ve RETFUND bünyesindeki Türk ve uluslararası uzman ekiplerimiz arasında gelişen muhteşem sinerji ve iş birliğidir. Tüm farklı yönetim ve gelişim aşamalarını, en alttan en üste dikey olarak entegre etmek; aynı zamanda hizmette yüksek bir standart ve hepsinden öte, yüksek katma değer yaratmak da çok önemli bir etken sayılmalıdır.
CEFIC, Türkiye’de Ærium için harikûlade bir iş çıkardı.
İlk olarak Fransa’da BEG Grubu’na bağlı olan CEFIC, 1986’dan bu yana Avrupa’da ve 1994’ten beri Türkiye’de faaliyetlerini sürdürmekte olup Türkiye’de kurulu ilk uluslararası lider alışveriş merkezi yönetimi şirketlerinden biridir. BEG Group, 1966’dan bu yana Carrefour Hipermarket Grubu’nun Fransa ve yurt dışındaki yatırımlarına destek vermektedir. Önce mühendislik hizmetleri ile başlanmış, ardından 1988 itibarıyla alışveriş merkezleri uzmanlığı ile birlikte iki iş kolu yaratılmıştır; BEG Ingénierie ile mühendislik, CEFIC ile de alışveriş merkezleri ve mülk yönetimi. Bu tarihten itibaren, BEG Group uzmanlığı ile Carrefour gibi büyük markalar için Portekiz, İspanya, Türkiye ve Polonya’da birçok alışveriş merkezleri geliştirmektedir.
CEFIC, son 25 yılda derin pazar bilgisi ve tecrübesiyle Türkiye’de kendi alanında sektörün öncüsü olduğunu kanıtladı. Birçok iddialı projede çalışan ekibimiz, farklı uzmanlık alanlarına yönelik olarak 100’ün üzerinde uluslararası ödül kazanmıştır. Bu itibarlı ödüller ve mükemmellik sertifikaları, ekip olarak müşterilerimize, yatırımcılarımıza, tüm topluma sunduğumuz hizmet kalitesine yaptığımız yatırımın, yüksek düzeyde bağlılığın bir sonucu. Ayrıca, son on yıllık süreçte, faal olduğumuz bölgedeki yerel topluma ve çevrenin korunmasına yönelik proaktif sosyal sorumluluk politikalarımızın bir takdiri olarak da kabul edilmelidir. Faaliyetlerimizdeki ‘mükemmellik tutkusu’, profesyonellik ve sosyal sorumlu yaklaşımımız, şirketimizin kuruluşundan bu yana kültürümüzün en güçlü yönlerini yansıtmaktadır.
Hem yerel hem de uluslararası düzeyde ekonomik göstergelere baktığınızda, Türkiye’deki alışveriş merkezleri sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu pazarda geleceğe yönelik planlarınız nelerdir?
Alışveriş merkezleri hızla değişen ortamlar ve yatırımcı olarak artık her zamankinden daha hızlı tepki verebilmemiz, daha iyi performans göstermemiz ve daha profesyonel davranmamız gerektiğini düşünüyorum.
Asıl önemli olan proaktif ve yenilikçi yönetimdir. Bir yatırımcı olarak alışveriş merkezlerini sadece “gayrimenkul varlıkları” olarak değil, aynı zamanda “alışveriş şirketleri” olarak da işletmek, yönetmek zorundayız. Bir “alışveriş merkezi”, büyük mağazalar gibi bir “alışveriş kuruluşu” olarak dikkate alınmalıdır. Yatırımcılar, merkezin faaliyetinin işleyişi, konumlandırılması ve ticari performansına tamamen odaklıdırlar ve bu alanlara ilişkin sorumlulukları taşımalıdırlar.
Son beş yıldır bizim Türkiye’de ve diğer ülkelerde üzerinde titizlikle durduğumuz konulardan biri, merkezlerimizin cazibesini artırmak ve müşterilerimizle daha iyi bir ilişki kurmak için mobil teknolojiden, “CRM”den ve dijital pazarlamadan yararlanacak bir strateji uygulamaktı.
Avrupa’da ve diğer büyük ülkelerde gelişme potansiyeli açısından yaşanan doygunluk ve ticari mülklerin yüksek fiyatları göz önüne alındığında, önümüzdeki on yıl boyunca Asya ülkeleri başta olmak üzere birçok yabancı ülkeden yatırımcı; Türkiye’nin nüfus, büyüme, tüketim alışkanlıkları ve cazip fiyatlar açısından sahip olduğu büyük potansiyeli fark ederek Türkiye’ye gelecektir.
2018 yılında Türkiye’deki üç varlığın satışını gerçekleştirmiş olmakla birlikte, bu muhteşem ülkeye yatırım yapmaya devam etmek istiyoruz. Değer yaratma, yatırım, mülk ve varlık yönetimi performansı açısından son 15 yıllık dönemde sektörün en iyi başarı öykülerinden birine sahip olmanın ayrıcalığını yaşıyoruz.Bugün Türkiye’de önümüzdeki on yıllık yatırım stratejimizi başarıyla uygulamak ve yönetmek için gerekli tüm uzmanlığa, deneyime ve kaynaklara sahibiz.
Türkiye’de geçtiğimiz on yılda yalnızca en başarılı uluslararası yatırımcılardan biri olarak değil; aynı zamanda yerel yönetim anlayışı ile yerel toplulukların, Ülkedeki kâr amacı gütmeyen kuruluşların, perakende sektörünün ve alışveriş merkezlerinin gelişmesine, büyümesine büyük katkı sağlayan bir geliştirici ve yönetici olarak düşünülmek istiyoruz.
Sizinle CarrefourSA Bursa Alışveriş Merkezi’ndeki son genişleme projeniz Bursa Nil City hakkında da konuşmak istiyoruz.
CarrefourSA Bursa Alışveriş Merkezimiz, Bursa’nın kalbinde Nilüfer ilçesinde mükemmel bir konuma sahip. Kültürel zenginlikleriyle dikkat çeken Nilüfer, son on yılda ikiye katlanarak 1,8 milyona yaklaşan nüfusuyla Bursa’nın en hızlı büyüyen ve hızla gelişen bölgelerinden biridir. Büyük iş merkezleri ve tanınmış uluslararası otel zincirlerinin de bulunduğu Nilüfer, Bursa’nın en yüksek yatırım alanlarından biri olarak çekiciliğini günbegün artırıyor.Yerleşik bir merkez olarak cazibesini koruyan CarrefourSA Bursa, 2001 yılında hizmete açıldı, 2011 yılında yenilendi, bölgedeki hızlı ve sürekli gelişmelere paralel olarak 2014 yılında tarafımızca yeniden genişletildi. Merkez, açılışından bu yana, Bursalılar tarafından en beğenilen ve en çok tercih edilen alışveriş merkezlerinden biri olmaya devam ediyor.
CarrefourSA Bursa Alışveriş Merkezi’nin, bu büyük genişleme ve yenilemenin ardından, “Bursa Nil City” adıyla yine Bursa’nın en güçlü, çekici ve başarılı alışveriş merkezi olacağı beklentisi içerisindeyiz.
Bursa Nil City, ünlü mimarlar Design International ve ERA tarafından tasarlandı. CarrefourSA Bursa Alışveriş Merkezi’ndeki bu kayda değer büyümeden sonra Bursa Nil City, yepyeni bir mimarî kimliğe ve marka karmasına sahip olacak. merkez, 250 bin metrekare inşaat alanı içerisinde ziyaretçilerine beklentilerin de ötesinde hizmet sunmaya; onların yaşamlarına daha çok eğlence, sosyalleşme alanı ve rahatlık getirmeye hazırlanıyor.Üç katlı Bursa Nil City Alışveriş Merkezi yaklaşık 90 bin metrekare kiralanabilir alanı ve 3.300 araçlık otoparkıyla; geniş koridorları, ferah meydanları, özel etkinlik alanı ve dinlenme köşeleriyle alışveriş merkezini daha da keyifli kılacak.
Aydınlık mimarî kimliğiyle, ünlü markalara ev sahipliği yapacak 220 mağazanın yanı sıra tanınmış eğlence mekânları, benzersiz çocuk eğlence alanları, sinema, restoran ve kafeleriyle Bursa Nil City, ziyaretçilerinin alışveriş deneyimine benzersiz renkler katmaya hazırlanıyor.
Bursa, ev sahipliği yaptığı ünlü anıtların üzerini süsleyen meşhur yeşil çiniler dolayısıyla, sakinleri tarafından “Yeşil Bursa” olarak anılan bir şehir. Bu unvan; parkları, bahçeleri ve Uludağ’ın yemyeşil ormanlarıyla da yeşil kimliği pekişen şehre ayrıca yakışıyor.
Bursa Nil City, Bursa’nın bu unvanına yaraşır bir yaklaşımla geliştiriliyor.
CarrefourSA Bursa Alışveriş Merkezi’nin mirasını devralacak Bursa Nil City, şehirde varlık yönetiminde “Olağanüstü”, varlık performansında ise “Üstün Başarı” statüleriyle BREEAM sertifikalarına sahip tek alışveriş merkezi olma özelliğiyle rakiplerinden ayrılacak.
Alışveriş merkezinde gerçekleştirilen en güncel pazarlama araştırmalarına göre CarrefourSA Bursa; bu avantajlı konumunun yanı sıra farklı zevklere hitap edebilen, fiyatlar ve çeşitlilik açısından cazip, köklü bir merkez olarak mükemmel bir imaja sahipti. Ancak alışveriş merkezinin, yeni ve tamamlayıcı eğlence etkinlikleriyle, perakende markaları ve sunulacak hizmetlerle genel anlamda büyümesine ilişkin belirgin bir ihtiyaç ve talebin olduğunu da açıkça gördük. Alışveriş merkezimizin çekim alanındaki olumlu demografik veriler, kentsel planlamadaki gelişmeler ve ziyaretçilerimizin beklentileri, WCarrefourSA Bursa Alışveriş Merkezi’nde bu büyük çaplı genişleme projesini gerçekleştirmeyi planlamamızın arkasındaki temel gerekçelerdir.
Bursa Nil City Alışveriş Merkezi’ni 2022 yılı içerisinde tamamlamayı planlıyoruz.